Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/84 E. , 2020/192 K.
“İçtihat Metni”
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 499-671
İnfaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçundan sanık …’in TCK’nın 297/1, 62/1, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Felahiye (Kapatılan) Asliye Ceza Mahkemesince verilen 24.07.2009 tarihli ve 55-25 sayılı hükmün, sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 20.04.2010 tarih ve 4222-7599 sayı ile;
“Cezaevinde başka bir suçtan hükümlü olan sanığın, cep telefonu ile görüşme yaparken yakalanması üzerine telefonu koğuş tuvaletine attığının iddia edilmesi ve telefonun ele geçirilememesi karşısında, ilgili GSM şirketlerinden olay günü belirtilen saatte ceza infaz kurumundan cep telefonuyla bir arama gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin sorulması, arama yapıldığının bildirilmesi durumunda da, arayan numaralarla sanık arasında bir yakınlık bulunup bulunmadığı değerlendirilmek suretiyle sanığın hukuksal durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik kovuşturma ve yetersiz gerekçeyle hükümlülük kararı verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Felahiye (Kapatılan) Asliye Ceza Mahkemesince 02.03.2011 tarih ve 22-12 sayı ile sanığın önceki hüküm gibi cezalandırılmasına karar verilmiş, bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 20.06.2013 tarihli ve 4940-9596 sayılı görevsizlik kararı ile dosyanın gönderildiği Yargıtay 4. Ceza Dairesince 22.05.2014 tarih ve 27621-18251 sayı ile;
“Olay tarihinden üç gün önce sanığı ziyarete gelirken üzerinde SIM kart yakalanan ve hakkında Felahiye Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/141 sayılı dosyası üzerinden soruşturma başlatılan … isimli şahsa ait veya onun tarafından kullanılan ya da o soruşturmanın konusu olan GSM hat veya hatlarının hedef numara olarak alınması suretiyle olay tarihinde cezaevine ait baz istasyonundan kullanılıp kullanılmadığının tespiti ile, tespit edilen görüşmelerin sanıkla ilgisi araştırılarak, sanığın hukuki durumunun tayini gerektiği gözetilmeden eksik soruşturma ve yetersiz gerekçe ile mahkûmiyet kararı verilmesi” nedeninden bozulmasına karar verilmiştir.
Dosyanın devredildiği Kayseri 6. Asliye Ceza Mahkemesince bozmaya uyularak 22.10.2015 tarih ve 338-829 sayı ile sanığın önceki hüküm gibi cezalandırılmasına karar verilmiş, bu hükmün de sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Ceza Dairesince 13.04.2016 tarih ve 8802-2293 sayı ile;
“Felahiye Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda olay öncesinde cezaevinde telefon bulunması ve infaz koruma memurları ile bazı hükümlülerin cezaevine telefon soktuklarının tespit edilmesi nedeniyle hassasiyetin artmış olduğu, üç gün önce sanığın ziyaretine gelen kız arkadaşı olan …’ın üzerinde cezaevine SIM kart sokmaya çalışırken yakalandığı, olay tarihinde nöbetçi infaz koruma memurunun sanığın yatağında olmamasından şüphelenerek koğuşa girdiği, sanığın tuvalette olduğu, tuvaletten konuşma sesinin geldiğini duyduğu, tuvalet kapısını açarak içeri girdiği ve sanığın elinde cep telefonu gördüğü, sanığın elindeki cep telefonunu tuvalet deliğine attığı, infaz koruma memurunun bu beyanına karşılık, sanığın savunmasında yanında cep telefonu olmadığını, telefonla konuşmadığını, kendi kendine konuştuğunu ve şarkı söylediğini belirttiği, Cumhuriyet savcısının nezaretinde tuvaletin deliği kırılarak yapılan aramaya rağmen telefon bulunamadığı somut olayda; sanığın cezaevinde bulundurduğu iddia edilen telefonun bulunamamış olması ve Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı ile yapılan yazışmalar sonucunda hedef numaralarla görüşme yaptığına dair herhangi bir kaydın tespit edilememiş olması karşısında atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, inandırıcı bir delil bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine yazılı şekilde hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Kayseri 6. Asliye Ceza Mahkemesi ise 12.07.2016 tarih ve 499-671 sayı ile;
“Sanık, Felahiye Cezaevinde, üç kişinin kaldığı bir koğuşta hükümlü olarak bulunurken infaz kurumunda cep telefonu bulundurduğu iddiası ile kamu davası açılmıştır. Sanık, olay tarihinde sabah koğuş tuvaletinde iken, nöbetçi infaz koruma memuru sanığın yatağında olmamasından şüphelenerek koğuşa girmiş, tuvalet kapısının önüne kadar gelmiştir. Tuvaletten bazı konuşma seslerinin geldiğini duymuş ve bir süre dinlemiştir. Konuşma sesleri devam edince tuvalet kapısını açarak içeri girmeye çalışmış, içerdekinin sanık olduğunu ve sanığın elinde bir cep telefonu olduğunu görmüştür. İnfaz koruma memurunu gören sanık, elindeki cep telefonunu tuvaletin deliğine atmıştır. İnfaz koruma memuru sanıktan telefonu istemiş, sanık telefon olmadığını söylemiş ancak infaz koruma memurunun vermesini söylemesi üzerine eline bir poşet geçirerek tuvalet deliğinde telefonu aramış, bulamadığını söylemiş, bunun üzerine koğuş boşaltılarak durum cezaevi savcısına bildirilmiş, savcının nezaretinde tuvaletin deliği kırılarak telefon aranmış ancak bulunamamıştır. Olayın bu şekilde gerçekleştiği, tanık beyanları ve sanık beyanı ile sabit olmuştur. Sanık, telefonla konuşmadığını, tuvalette kendi kendine konuştuğunu, cezaevinde telefon bulundurmadığını söylemiştir. Ancak, telefon olduğunu kabul etmemesine rağmen sanığın, tuvalet deliğine elini sokarak telefonu araması, tanık beyanlarına göre koğuş kapısında infaz koruma memuruna ‘Abi çoluğum çocuğum var, yakma beni.’ şeklinde yalvarması, tanık…’ın sanığın elinde olaydan birkaç gün önce telefon gördüğünü, ziyaretine gelen bir bayan arkadaşının kendisine SIM kart getireceğini söylediğini belirtmesi, sanığı sürekli ziyarete gelen … isimli bayanın olaydan 3 gün önceki ziyaret gününde cezaevine SIM kart sokmaya çalışırken yakalanıp yargılanarak ceza alması, bazı tanıklara sanığın telefonu koğuş camından attığını söylemesi bir bütün hâlde değerlendirildiğinde, sanığın cezaevinde cep telefonu bulundurduğu ve olay günü telefonla konuştuğu, bu hâliyle üzerine atılı suçu işlediği sabit olmuş ve bu yönde vicdani kanaat oluşmuştur.
…
Felahiye Asliye Ceza Mahkemesince verilen kararın Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 20.04.2010 tarihli kararı ile eksik araştırma nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece uyma kararı verilmiş, Yargıtay bozma kararı doğrultusunda TİB ve cep telefonu operatörlerinden araştırma yapılmıştır. Gelen yazı cevaplarında hedef numaralar istenilmiş, ancak hedef numaralara ulaşılamaması nedeniyle Yargıtay bozma kararında belirtilen gerekli araştırma yapılamamıştır. Bunun üzerine Felahiye Asliye Ceza Mahkemesince yeniden sanığın mahkûmiyetine karar verilmiş, temyiz üzerine Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 22.05.2014 tarihli kararı ile eksik araştırma nedeniyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Yargıtay bozma kararı sonrasında … hakkındaki dava dosyası getirtilerek incelenmiş ve fotokopisi dosya içine alınmıştır. Ayrıca … tanık olarak dinlenmiştir.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına Yargıtay bozma kararında belirtilen şekilde araştırma yapılması için müzekkere yazılmış, gelen yazı cevabı doğrultusunda araştırma yapılmıştır.
TİB’den gelen kayıt ve tanık … hakkında açılan kamu davası ve …’ın duruşmada vermiş olduğu ifadesi ve yukarıda belirtilen deliller dikkate alındığında sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair dosya kapsamı itibarıyla delil mevcut olup yüce Yargıtayın bozma ilamına uyulmamış ve sanığın müsnet suçu işlediği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” şeklindeki gerekçesiyle bozma kararına direnerek sanığın önceki hüküm gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.12.2016 tarihli ve 341081 sayılı “onama” istekli tebliğnamesiyle dosya, 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesiyle değişik CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 09.02.2017 tarihli ve 75-744 sayılı gönderme kararı üzerine inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 09.01.2018 tarih ve 6486-52 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Felahiye (Kapatılan) Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının 15.06.2008 tarihli ve 2008/4 sayılı kararı ile sanığın olay günü tuvalette cep telefonu ile konuştuğu, infaz koruma memurunun tuvalet kapısının önünde bekleyerek bu konuşmaya şahit olduğu, tuvaletin ikinci kapısının infaz koruma memuru tarafından açıldığı anda sanığın infaz koruma memurunu görerek telaşla cep telefonunu tuvaletin giderine attığı, tüm aramalara rağmen cep telefonunun ele geçirilemediği, 12.06.2008 tarihinde sanığı ziyarete gelen …’ın cezaevine girişi sırasında yapılan üst aramasında sağ ayakkabısının keçesinin altında bir adet SIM kart ele geçirildiği, bu şahsın sürekli olarak sanığı ziyarete geldiği, bu kapsamda infaz koruma memurunun ihbarının asılsız olamayacağı değerlendirilmekle atılı eylemi gerçekleştirdiği kabul edilen sanığın 5275 sayılı Kanun’un 44/3-g. maddesine göre yirmi gün geceli gündüzlü hücreye koyma cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
Felahiye (Kapatılan) Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun 25.02.2009 tarihli ve 2009/78 sayılı yazısında; sanık …’in ceza infaz kurumunda yattığı süre içinde üçüncü koğuşta kaldığı, koğuştaki arkadaşlarının tanıklar … ile… olduğu, suça konu cep telefonunun bulunması amacıyla Cumhuriyet savcısının nezaretinde infaz koruma memurları … ve tanık … ile birlikte sanığın koğuşunda bulunan tuvalet taşı ile havalandırmada bulunan kanalizasyon borularının kırıldığı ayrıca rögarlara itfaiye aracı ile tazyikli su verilmek suretiyle boşaltma işlemi yapıldığı bilgilerine yer verildiği,
Tanık …’a ilişkin yapılan soruşturma sırasında düzenlenen tutanakta; 12.06.2008 tarihinde saat 11.30 sıralarında cezaevinde hükümlü olan sanık …’yı ziyarete gelen tanık …’ın cezaevi girişinde yapılan üst aramasında sağ ayakkabısının içine gizlenmiş vaziyette 0707-2401-3313-4 numaralı bir adet Turkcell hazır kartın Felahiye Devlet Hastanesinde görevli memur Selda Yeşilova tarafından bulunduğu bilgisine yer verildiği,
Felahiye (Kapatılan) Asliye Ceza Mahkemesinin 23.06.2008 tarihli ve 28-39 sayılı kararı ile tanık …’ın 12.06.2008 tarihinde işlediği infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçuna teşebbüsten TCK’nın 297/2, 35, 62/1 ve 50/1-a. maddeleri uyarınca hapisten çevrilen ve kesin nitelikte olan 1.500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, adli emanete kayıtlı SIM kartın ise müsaderesine karar verildiği,
Sanık tarafından ibraz edilen Felahiye (Kapatılan) Asliye Ceza Mahkemesinin 03.06.2009 tarihli ve 45-20 sayılı kararı ile bu karara ilişkin UYAP kayıtları incelendiğinde; 2008 yılı Mayıs ayında başlatılan soruşturma kapsamında 06.06.2008 tarihinde tanık …’nin savcılık tarafından şüpheli sıfatıyla ifadesinin alındığı, yapılan soruştuma sonucunda da Felahiye (Kapatılan) Cumhuriyet Başsavcılığınca 05.11.2008 tarih ve 90-34 sayı ile; tanık …’in “…Zeki Sezgin Felahiye Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda infaz koruma memuru olarak çalışmaktadır. Gültekin’e ait 0 545 693 ** ** numaralı hattı arayan numaraları gösteren listenin 29 ve 34. sıralarında bu numara ile görüşülen 0 535 550 ** ** numaralı hattın İsmail oğlu, 1963, Batman Eruh doğumlu … adına kayıtlı olduğu belirtilmiştir. Kayıtta belirtilen kişi ve infaz koruma memuru … aynı kişidir. Zeki cezaevinde cep telefonu bulunduğundan haberdardır. Cezaevinde ki telefondan haberinin olması, bu telefonun yakalanması için herhangi bir şey yapmaması telefonun içeriye sokulmasında ve içeride bulundurulmasında katkısının olduğunu göstermektedir. Mehmet Ceylan’ın ve Zeki’nin bu tür eylemleri olmadan hükümlülerin cezaevinden cep telefonu sokmaları ve cep telefonunu cezaevinde bulundurmaları, geniş bir tarih aralığında ve gündüz saatlerinde bile görüşme yapabilmeleri mümkün değildir. Bu yüzden hükümlüler ile birlikte bu eylemi gerçekleştirmişlerdir. TCK 37/1’de belirtilen asıl fail gibi sorumludurlar.” şeklinde anlatılan eylemine ilişkin olarak TCK’nın 257/1 ve 297/1-3. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesinin iddia ve talep edildiği, yapılan yargılama sonucunda Felahiye (Kapatılan) Asliye Ceza Mahkemesinin 03.06.2009 tarihli ve 45-20 sayılı kararı ile tanığın infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçundan beraatine karar verildiği, bu kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği, görevi kötüye kullanma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün ise Özel Dairece bozulması üzerine yapılan yargılama sonucunda Kayseri 6. Asliye Ceza Mahkemesince 04.02.2014 tarih ve 331-95 sayı ile görevi ihmal suçundan TCK’nın 257/2 ve 62/1. maddeleri uyarınca 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, bu kararın itiraz edilmeksizin 28.02.2014 tarihinde kesinleştiği,
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun 01.02.2011 tarihli ve 2011/041743 sayılı müzekkere cevabında; iletişimin tespiti talebine ilişkin olarak hedef numaranın açıkça belirtilerek yeniden gönderilmesi hâlinde Yerel Mahkemenin talebinin yerine getirileceğinin belirtildiği,
Turkcell İletişim Hizmetleri AŞ’nin 16.01.2015 tarihli ve 4615712 sayılı yazısında; 8990010707240133134 numaralı SIM kartın 0 534 791 ** ** numara ile Ahmet Öztaş isimli şahıs adına kayıtlı olduğunun, abone başlangıç tarihinin 05.06.2008, bitiş tarihinin ise 30.11.2010 olduğunun belirtildiği,
Bilgi Teknolojileri İletişim Başkanlığının 27.02.2015 tarihli ve 2015/091492 sayılı yazısı ekinde yer alan CD’nin incelenmesinde 89900107072401331% numaralı SIM kartın 0 534 791 ** ** numara ile Mahmut Koç adına kayıtlı olduğunun, abone başlangıç tarihinin 06.06.2008, sorgu aralığının 02/2015-02/2015 olduğunun belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Tanık … Felahiye (Kapatılan) Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı tarafından yapılan idari tahkikat sırasında; infaz koruma memuru olarak görev yaptığını, olay tarihinde saat 10.00 sıralarında sanığın bulunduğu koğuşa dış kapı penceresinden baktığını, söz konusu koğuşta üç hükümlünün kaldığını, diğer iki hükümlünün yataklarında uyumalarına rağmen sanığın yatağında bulunmadığını, koğuşa girip tuvalet kapısının önüne geldiğinde birinci kapıyı açarak sessizce ikinci kapının önüne doğru ilerlediğini, 2-3 dakika burada beklediğini, sanığın kısık sesle birisiyle konuştuğunu duyduğunu, diğer hükümlülerin koğuşta olması nedeniyle sanığın telefonla konuştuğundan şüphelenerek kapıyı açtığını, sanığın bu sırada tuvaletini yaptığını, kapıyı açtığında sanığın kendisini hükümlülerden biri zannederek “Hop hop dolu!” diyerek tepki gösterdiğini, akabinde ise gelen kişinin kendisi olduğunu fark edince elindeki cep telefonunu tuvaletin giderine attığını, yapılan aramalara rağmen cep telefonunun bulunamadığını,
Savcılıkta; olay günü cezaevinde nöbetçi olduğunu, daha önceki bir tarihte sanığı ziyarete gelen tanık …’ın üzerinde SIM kart yakalandığını, bu olay üzerine sanıktan şüphelenerek kaldığı koğuşu sabaha kadar gözetlediğini, sabah 09.00-10.00 sıralarında koğuşun kapı penceresinden baktığında diğer iki hükümlünün yataklarında yatmalarına rağmen sanığın yatağında bulunmadığını, koğuşa girerek mutfağa baktığını, sanığı göremeyince tuvaletin ilk kapısını açıp ikinci kapının önüne geldiğini, 2-3 dakika orada beklediğini, sanığın tuvalette kısık sesle birisi ile konuştuğunu, boşanma konularından bahsettiğini, kapıyı açarak içeriye girmeye çalıştığını, sanığın kendisini diğer arkadaşlarından biri zannederek “Hop hop, ne oluyor, dolu!” şeklinde tepki gösterdiğini, kendisini fark edince ayağa kalkarak elindeki cep telefonunu tuvaletin giderine attığını, içeri girdiği sırada sanığın tuvaletini yapıyor vaziyette olduğunu, kendisini görünce de heyecanlanarak ses tonunun değiştiğini, sanıktan cep telefonunu vermesini istediğini, ilk olarak sanığın çıplak eli ile tuvaletin giderinden cep telefonunu çıkarmaya çalıştığını, olmayınca da eline poşet geçirerek tekrar giderde cep telefonunu aradığını, kendisinin savcıya haber vereceğini söylemesi üzerine “Abi ne olur yapma, çoluğum çocuğum var, beni yakma!” dediğini, sanığa cep telefonunu bulması hâlinde savcıya haber vermeyeceğini belirttiğini, ancak sanığın cep telefonunu bulamadığını söylemesi üzerine savcıya haber vermek üzere koğuştan ayrıldığını, daha sonra savcıdan aldığı talimat doğrultusunda üçüncü koğuşta bulunan hükümlüleri ikinci koğuşa yerleştirdiğini, koğuştan ayrılması ile şahısların koğuşlarını değiştirmesi arasında 15 dakikalık bir zaman geçtiğini, ardından yaptıkları aramalara rağmen cep telefonunu bulamadıklarını,
Mahkemede; Felahiye Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda infaz koruma memuru olarak görev yaptığını, inceleme konusu olaydan birkaç gün öncesinde sanığı ziyarete gelen tanık …’ın üzerinde cezaevine girişi sırasında SIM kart yakalandığını, bu nedenle sanıktan şüphelendiklerini ve sanığın bulunduğu koğuşu gözetlemeye başladıklarını, olay günü cezaevinde nöbetçi olduğunu, sabah saat 08.00 sıralarında söz konusu koğuşun kapısından içeri baktığında diğer iki hükümlünün yataklarında olmalarına karşın sanığın yatağında olmadığını gördüğünü, bunun üzerine koğuşa girdiğini, ilk olarak mutfak kısmını kontrol ettiğini, sanığı görememesi üzerine tuvalete doğru yöneldiğini, tuvaletin iki kapısının bulunduğunu, önce ilk kapıyı açtığını, ikinci kapının önüne doğru geldiğini, bu sırada tuvalette bulanan sanığın “Bugünler de geçer.” şeklinde sözler söylediğini duyduğunu, kapıyı açıp içeriye girince sanığın kendisini koğuş arkadaşlarından biri zannederek önce “Dolu dolu!” diyerek kapıyı kapatmaya çalıştığını, daha sonra kendisi olduğunu anlayınca heyecanlanarak elindeki cep telefonunu tuvaletin giderine doğru attığını, sanıktan cep telefonunu vermesini istediğini, önce biraz direndiğini daha sonra ise “Tamam çıkartayım.” diyerek eli ile tuvaletin giderini kurcalamaya başladığını, savcıya haber vereceğini söyleyince de “Abi ne olur yapma, çoluğum çocuğum var.” dediğini, ardından tüm aramalarına rağmen cep telefonunu tuvaletin giderinde bulamadıklarını, savcıyı arayarak durumu bildirdiğini, akabinde yapılan aramalarda da cep telefonunu bulamadıklarını,
Tanık … Felahiye (Kapatılan) Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı tarafından yapılan idari tahkikat sırasında; yaklaşık bir ay önce sanığın bulunduğu koğuşa hükümlü olarak geldiğini, olayın olduğu saatte koğuşta uyuduğunu, sanığın cep telefonu bulundurduğunu bilmediğini, sanıkla fazla muhatap olmadığını, ancak sanığın sık sık tuvalete gitmesinin dikkatini çektiğini, neden böyle bir şey yaptığını sorduğunda rahatsız olduğunu söylediğini, cep telefonunun cezaevine nasıl girdiğini bilmediğini,
Savcılıkta; olay günü sabah saatlerinde birtakım sesler duyması üzerine uyandığını, bu sırada sanığın koğuş kapısının önünde infaz koruma memuruna “Abi yapma, çoluğum çocuğum var.” dediğini duyduğunu, ardından infaz koruma memurunun sinirli bir şekilde “Bu kadar hadiseden sonra bu yaptığın oluyor mu?” diyerek koğuş kapısını kilitleyip gittiğini, yaklaşık 10 dakika sonra tekrar geri gelen infaz koruma memurunun kendisi ile diğer koğuş arkadaşları olan tanık Engin ve sanık …’yı koğuştan çıkartarak ikinci koğuşa aldığını, burada sanık …’ya ne olduğunu sorduğunda kendisine “İnfaz koruma memuru bende cep telefonu olduğunu söylüyor.” şeklinde cevap verdiğini, bunun üzerine sanığa “Sende cep telefonu mu var?” dediğinde sanığın olmadığını belirttikten sonra tuvalette kendi kendisine şarkı söylediğini beyan ettiğini, ayrıca kendisinin de kaldığı koğuşta cep telefonu görmediğini,
İstinabe olunan Mahkemede; sanıkla aynı koğuşta kaldıklarını, olay günü cezaevine cep telefonu soktuğu iddiası ile sanık ve infaz koruma memurunun tartıştıklarını, sanığa sorduğunda cep telefonu olmadığını söylediğini, öncesinde de sanıkta cep telefonu görmediğini,
Tanık … Felahiye (Kapatılan) Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı tarafından yapılan idari tahkikat sırasında; yaklaşık iki hafta önce söz konusu koğuşa hükümlü olarak geldiğini, olay saatinde koğuşta uyduğunu, sanığın cep telefonu bulundurduğu ve bu telefonla görüştüğüne ilişkin bilgisi olmadığını, cep telefonunun cezaevine nasıl girdiğini bilmediğini,
Savcılıkta; sanık … ile iki haftadır aynı koğuşta kaldığını, olay günü sabah saatlerinde sesler duyması üzerine uyandığını, sanık …’nın infaz koruma memuruna “Öyle bir şey yok, yakma bizi.” dediğini duyduğunu, infaz koruma memurunun ise sanıktan cep telefonunu vermesini istediğini,
Tanık … Savcılıkta; Felahiye Cezaevinde hükümlü olarak bulunduğunu, olayın kendi kaldığı koğuşun bitişiğindeki koğuşta meydana geldiğini, sabah saat 10.00 sıralarında sanığın bulunduğu koğuştan bazı sesler duyduğunu, daha sonra koridordan sesler gelmeye başladığını, koğuşunun kapısına giderek konuşulanları dinlediğini, bu sırada sanık …’nın infaz koruma memuru olan tanık …’ye hitaben “Abi ne olur tutanak falan tutma, benim çoluğum çocuğum var.” dediğini, tanık …’nin de “Senin çocuğun varsa benim de çocuğum var, telefonu ver, savcıya haber vermeyeceğim.” demesi üzerine sanığın cep telefonunun kendisinde olmadığını, attığını söylediğini, nereye attığı konusunda bir şey duymadığını, daha sonra tanık …’nin savcıyı aramak için ayrılmadan önce kendisini koğuşundan çıkartarak sanığın tuvaletin giderine attığını söylediği cep telefonunu oradan alıp başka bir yere atmaması için sanığın kaldığı koğuşa bakmasını istediğini, tanık …’nin koğuştan çıkması ile hükümlülerin karşı koğuşa alınması arasında yaklaşık yarım saate yakın bir zaman geçtiğini, sanık …’nın geçici olarak konulduğu koğuşta kalan tanık …’in kendisine söylediğine göre sanık …’nın, cep telefonunu koğuşun bahçesinden dışarıya attığını,
İstinabe olunan Mahkemede; olay tarihinde Felahiye Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunduğunu, cezaevinde başmemurlukta, meydanda görev yaptığını, tam olarak hatırlamadığı bir tarihte sanık …’de cep telefonu gördüğünü, o tarihte görevli olan başmemura bu durumu ilettiğini, ertesi gün jandarmanın koğuşlarda arama yaptığını ancak cep telefonunun bulunamadığını, bu olaydan 3-5 gün sonra bu kez infaz koruma memurunun sanığı tuvalette konuşurken yakaladığını, sanık tarafından tuvaletin giderine atıldığı belirtilen bu cep telefonuna ilişkin olarak Cumhuriyet savcısının arama yapmak amacıyla koğuşlara girdiğini, tuvalet taşının kırıldığını, ancak bahsi geçen telefonun bulunamadığını, yine inceleme konusu olaydan birkaç gün öncesinde sanığın kendisine SIM kart geleceğini söyleyerek bu SIM kartı getirecek kadını içeri almasını istediğini, kendisinin de “Tamam gelsin bakarız.” dediğini, daha sonra bu durumu başmemura söylediğini, yapılan detaylı aramada da kadının ayakkabısının içerisinde SIM kart çıktığını,
Tanık … Savcılıkta; olay günü sanık …’nın koğuşundan çıkarılarak kendi kaldığı ikinci koğuşa getirildiğini, sanığın koğuştaki konuşmalarında telefonu koğuşun bahçesinden dışarı attığını, kendisine bir şey yapılamayacağını, ortada delilin olmadığını ve kendisini her hafta ziyarete gelen dostunun SIM kart getirdiğini söylediğini, telefonu nasıl temin ettiği konusunda bir şey söylemediğini,
İstinabe olunan Mahkemede; olay tarihinde sanığın koğuşundan çıkartılarak kendi kaldığı ikinci koğuşa getirildiğini, koğuştaki konuşmalarında cep telefonunu koğuşun bahçesinden dışarı attığını ayrıca kendisini her hafta ziyarete gelen kadının SIM kart getirdiğini söylediğini,
Tanık… istinabe olunan Mahkemede; sanığı tanıdığını, suç tarihinden önce sanıkla yaklaşık bir ay aynı koğuşta kaldıklarını ancak sonrasında oradan ayrıldığını, olayın olduğu tarihte söz konusu cezaevinde bulunmadığını, inceleme konusu olayla ilgili bir bilgisinin de olmadığını,
Tanık … Mahkemede; sanık …’in başka birisiyle evli olduğunu, daha sonra eşinden boşanamadığını, ancak kendisinin sanık ile gayri resmî olarak 2005 yılında evlendiğini, tahmini olarak 2010 yılında da ayrıldıklarını, sanığın çok kıskanç olması nedeniyle cep telefonu numarasını arayan birisi olduğunda sürekli olarak numarasını değiştirmek zorunda kaldığını, bu nedenle telefon numarasını hatırlamadığını, ceza infaz kurumuna girerken üzerinde bulunan SIM kartın aboneliğinin kendi adına mı yoksa açık hat mı olduğunu da hatırlamadığını, Felahiye Ceza İnfaz Kurumunda sanık …’i ziyarete gittiğinde hemşirelerin üzerini araması sonucunda bir adet SIM kart bulunduğunu, bu nedenle hakkında dava açıldığını ve para cezası aldığını, ayrıca ceza infaz kurumunda sanık ile telefonla görüşme yapıldığı için kendisine SIM kartı ulaştırma imkânı da bulunmadığını, amacının bu SIM kartı sanık …’ya vermek olmadığını, hatta yapılan aramada SIM kart bulununca şaşırdığını, telefon abonesi olarak görülen Ahmet Öztaş isimli şahsı tanımadığını, söz konusu SIM kartı kullanıp kullanmadığını hatırlamadığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık … Felahiye (Kapatılan) Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı tarafından yapılan idari tahkikat sırasında; atılı iddiaları kabul etmediğini, olay tarihinde sabah saatlerinde tuvalete gittiğini, tuvaletten çıktığında infaz koruma memuru olan …’in koğuşta beklediğini gördüğünü, kendisine “Bana ver.” dediğini, neyi vereceğini sorduğunda koğuşu aramaya sokacağını söylediğini, bunun üzerine ona “Sok zaten bir şey yok.” dediğini, o sırada koğuşta bulunan diğer hükümlülerin uyuduklarını, kendisinin de yeni uykudan uyanması nedeni ile ne olduğunu anlamadığını,
Savcılıkta; olay günü sabah saatlerinde tuvalete gittiğini, yaşamış olduğu ailevi meselelerden dolayı psikolojik sıkıntı içerisinde olduğunu, bu nedenle tuvalette kendi kendine konuştuğunu, uykudan yeni kalkmış olduğu için yüksek sesle ya da kısık sesle, ne kadar süre konuştuğunu hatırlamadığını, bu sürede tuvaletin kapısının açıldığını, oturur vaziyette olduğu için dengesini kaybederek yere düştüğünü, infaz koruma memurunun kendisinden cep telefonunu vermesini istediğini, ona cep telefonunun olmadığını söylediğini, “O zaman tuvaletin deliğine atmışsındır.” dediğini, bunun üzerine koluna poşet geçirerek tuvaletin giderine baktığını, bu sırada infaz koruma memurunun da yanında olduğunu, ardından infaz koruma memuruna cep telefonunun olmadığını söylediğini, zaten cep telefonu olsa idi tesisat borusu deve boynu şeklinde olduğu için orada kalacağını, daha sonra infaz koruma memurunun kendisini alarak başka bir koğuşa geçirdiğini, gardiyanların son zamanlarda yaşanan cep telefonu hadiselerinden dolayı aşırı tepki gösterdiklerini, hiç olmadık şeylerde hükümlülerin cep telefonu ile görüştüklerini sandıklarını, olay anında da infaz koruma memurunun bu psikoloji içerisinde hareket ettiğini, 12.06.2008 tarihinde tanık …’ın üzerinde ele geçirilen SIM kart ile ilgili olarak herhangi bir şey söylemek istemediğini,
İstinabe olunan Mahkemede; üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini, iddianamede anlatıldığı şekilde infaz koruma memurunun kendisini tuvalette cep telefonu ile konuşurken yakalamadığını, o sırada kendi kendine konuştuğunu, eşi ile boşanmasından dolayı psikolojik rahatsızlığı olduğunu, olay tarihinde infaz koruma memuru ile birlikte tuvaletin giderini aradıklarını, giderde telefonun olmadığını infaz koruma memurunun da gördüğünü, olay sonrası kendisinin kaldığı üçüncü koğuşta kalan tüm mahkûmların ikinci koğuşa alındığını, arama ekibinin gelerek her yeri aradıklarını, hatta koğuşu ve tuvaleti dahi kırarak kullanılmaz hâle getirinceye kadar aramaya devam ettiklerini ancak hiçbir şey bulamadıklarını, tanık Uğur’un beyan ettiği şekilde telefonu cezaevi bahçesine atsaydı orada bulunacağını, ayrıca tanık Ugur ile aynı koğuşta kalmadığından cep telefonunu attığını da görmesinin mümkün olmadığını, cep telefonu ile konuşabildiğine göre tanık …’ın kendisine SIM kart getirmesinin de anlamsız olduğunu, olayın tamamen iftira niteliğinde olduğunu, gardiyanlarla ve cezaevi savcısı ile arası iyi olmadığı için hakkında böyle bir dava açıldığını,
Mahkemede; üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini, olay tarihinde tuvalette şarkı söyleyip bir yandan da kendi kendine konuştuğu sırada infaz koruma memurunun birden içeriye girerek kendisine cep telefonu ile konuştuğunu söylediğini, konuşmadığını belirtmesine rağmen infaz koruma memurunun cep telefonunu tuvaletin içine attığını iddia ederek kendisine tuvaletin giderini arattırdığını, daha sonra diğer arkadaşları ile birlikte kendisini koğuştan çıkarttıklarını, ardından tuvalet kısmında arama yapıldığını ancak herhangi bir şey bulunamadığını, olay öncesinde cezaevinde cep telefonu bulunması nedeniyle gardiyanların bu konuda hassaslaştıklarını, kendilerinden sürekli şüphe ettiklerini, söz konusu infaz koruma memuru ile herhangi bir probleminin olmadığını, ancak neden bu şekilde bir ifade verdiğini bilmediğini, kendisini ziyarete gelen tanık …’ın arkadaşı olduğunu, bu şahsın cezaevine girerken üzerinde SIM kart bulunduğu gerekçesi ile ceza aldığını ancak bu SIM kartı kendisine getirmediğini, sadece içeriye girerken birden fazla SIM kart olduğu için bir tanesini üzerinde unutmuş olduğunu, kendisinin cezaevindeki koğuş arkadaşlarına ya da başka birisine üzerinde cep telefonu olduğunu ya da camdan attığını söylemediğini,
Savunmuştur.
5237 sayılı TCK’nın “İnfaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak” başlıklı 297. maddesinin birinci fıkrası;
“İnfaz kurumuna veya tutukevine silah, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı sokan veya bulunduran kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun konusunu oluşturan eşyanın, temin edilmesi veya bulundurulması ayrı bir suç oluşturduğu takdirde; fikri içtima hükümlerine göre belirlenecek ceza yarı oranında artırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeye göre suçun oluşabilmesi için iki seçimlik hareket öngörülmüş olup bunlardan birincisi; infaz kurumuna veya tutukevine silah, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı sokma, ikincisi ise infaz kurumunda veya tutukevinde silah, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı bulundurmadır. TCK’nın 297. maddesinin birinci fıkrasındaki suçun oluşabilmesi için bu iki seçimlik hareketten birisinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
“Bulundurma” kavramı, maddede sayılan eşyanın kişinin üzerinde veya hâkimiyet alanında tutulması anlamına gelmektedir. Ancak bulundurmanın kabul edilebilmesi için kişinin yasak eşyayı üzerinde veya hâkimiyet alanında tutma fiilinin makul bir süre devam etmesi gerekmektedir. Başka bir kişi tarafından üstte veya hâkimiyet alanında bulundurulan yasak eşyanın sadece kullanılması eylemi tek başına bulundurma olarak kabul edilemeyecektir (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 2. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2014, C. 6, s. 8591.). “Yasak eşya sokma” biçimindeki seçimlik hareket ise belirtilen yasak eşyanın çeşitli yol ve yöntemlerle dışarıdan infaz kurumuna veya tutukevinin içine sokulması suretiyle gerçekleştirilebilecektir.
TCK’nın 297. maddesinin birinci fıkrasında sayılan eşyaların temin edilmesi veya bulundurulmasının ayrı bir suç oluşturması hâlinde ise TCK’nın 44. maddesi gereğince fikri içtima hükümleri uyarınca belirlenecek cezanın yarı oranında artırılacağı belirtilmiştir.
Öte yandan, amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de, insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” şeklinde, Latincede ise “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
15.06.2008 tarihinde saat 10.00 sıralarında Felahiye Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda infaz koruma memuru olarak görev yapan tanık …’in cezaevinde hükümlü olarak bulunan sanık …’in kaldığı koğuşun dış kapı penceresinden baktığı, sanık ile aynı koğuşta kalan tanıklar … ve …’ın yataklarında olmalarına karşın sanığın yatağında olmadığını görünce koğuşa girdiği, ilk olarak koğuşun mutfak kısmına yöneldiği, sanığın orada bulunmadığını tespit etmesi üzerine koğuş tuvaletini kontrol etmek amacıyla tuvaletin birinci kapısını açarak içeri girip ikinci kapısının önünde bir süre beklediği, bu sırada sanığın kısık sesle cep telefonu ile konuştuğunu değerlendirip içeri girmesinin ardından sanığın elinde bulunan cep telefonunu tuvaletin giderine attığı, tanık …’nin sanıktan cep telefonunu kendisine vermesini istemesi üzerine eli ile tuvaletin giderini arayan sanığın söz konusu cep telefonunu bulamadığını belirttiği, tanık …’nin durumu Cumhuriyet savcısına bildireceğini söyleyerek koğuştan ayrılmak istediği sırada sanığın “Abi ne olur, çoluğum çocuğum var, beni yakma.” dediği, olayın Cumhuriyet savcısına bildirmesinden sonra yapılan aramalar sonucunda da suça konu cep telefonunun bulunamadığı iddia edilen somut olayda; tanık …’ın Savcılık ifadesinde yer almamasına karşın istinabe olunan Mahkemede inceleme konusu olay tarihinden birkaç gün öncesinde de sanığın elinde cep telefonu gördüğünü ve bu durumu o tarihte görevli başmemura bildirdiğini belirtse de aynı ifadesinden sözü edilen olaya ilişkin jandarma tarafından yapılan arama sonucunda bahsi geçen cep telefonunun bulunamadığının anlaşılması, tanık…’ın ifadesinin aksine sanık ile aynı koğuşta kalan tanıklar … ile …’ın sanıkta cep telefonu görmediklerine yönelik aşamalarda değişmeyen beyanları, tanık …’in sanığın cep telefonu bulundurduğuna ilişkin görgüye dayalı bir bilgisinin olmaması, tanık …’nin olay sırasında sanığın elinde cep telefonu gördüğünü beyan etmesine rağmen sanığın olay sonrası koğuş arkadaşları olan tanıklar … ve … ile birlikte bulundukları koğuştan alınarak başka bir koğuşa götürülmesi ve akabinde yapılan kapsamlı arama işlemleri sonucunda da söz konusu cep telefonunun bulunamaması ayrıca sanık tarafından cep telefonu ile görüşme yapıldığının da tespit edilememesi karşısında sanığın cezaevinde cep telefonu bulundurduğu hususunda şüphe oluştuğu, ceza mahkûmiyetinin de toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmasının, bu ispatın da hiçbir şüpheye ya da başka türlü bir oluşa imkân vermemesinin gerektiği ve yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmanın ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına geleceği anlaşılmakla inkara yönelik savunmasının aksine sanığın atılı suçu işlediğine dair mahkûmiyetini gerektirir her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli delil bulunmadığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, inkara yönelik savunmasının aksine atılı suçu işlediğine dair mahkûmiyetini gerektirir her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli delil bulunmayan sanığın beraati yerine yetersiz gerekçe ile mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Kayseri 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.07.2016 tarihli ve 499-671 sayılı direnme kararına konu hükmünün, inkara yönelik savunmasının aksine atılı suçu işlediğine dair mahkûmiyetini gerektirir her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli delil bulunmayan sanığın beraati yerine yetersiz gerekçe ile mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 07.05.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.