Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2019/2858 E. , 2019/6292 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi dahili davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 05/11/2019 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden dahili davalı Hazine vekili ….. ile davalı/karşı davacı … Yönetimi vekili …… geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı-karşı davalı vekili Orman Yönetimine husumet yönelterek açtığı dava dilekçesinde; müvekkilinin 1968 yılında yapılan tapulama çalışmalarında, murisi adına tapuya kayıt ve tescil edilen …. ilçesi, .. mahallesi, pafta 17, parsel 517’de kayıtlı 12.860 m²’lik taşınmazı 19/01/1981 tarihinde murisi …..n tapuda devir aldığını, davacı müvekkilin tapuda devir alma işlemini gerçekleştirdiği esnada, tapuda hiçbir sınırlama ve şerh mevcut olmadığını, 1983 yılında bölgede yapılan orman çalışmaları sonucu, taşınmazın orman sınırlarında bırakıldığını, davacının ilandan sonradan haberdar olarak 1990 tarihinde tahdide itiraz davası açtığını, ….. Kadastro Mahkemesince davanın süre yönünden reddedildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, kesinleşmiş olan davadan uzun bir süre sonra 2008 yılı içerisinde Orman Yönetimince tapuya orman şerhi konulduğunu ancak bugüne kadar tapu iptali ve tescil davası açılmadığını, taşınmazın halen davacı müvekkil adına tapuda kayıtlı olduğunu ileri sürerek, şimdilik 10.000,00.-TL’nin dava tarihinden itibaren kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline, müvekkili adına kayıtlı 517 parsel sayılı taşınmazın kesinleşmiş tahdit ile orman olan bölümünün tapu kaydının iptaline ve orman vasfıyla Hazine adına tapu kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında Hazineyi davaya dahil etmiştir. Davacı vekili 28/03/2016 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini 817.987,14.-TL’ye çıkartarak harcı ikmal edemediğinden adli yardım talebinde bulunmuştur.
Davalı-karşı davacı … Yönetimi vekili cevap dilekçesinde 517 sayılı parselin 1982 yılında ilânı yapılan 1744 sayılı Kanun uyarınca yapılan tahdit uygulamasında 147-148 nolu O.S. noktaları ile 152 nolu O.S. noktaları içerisinde tamamının orman alanı içerisinde kalacak şekilde tespit edildiğini, öncelikli olarak asıl dava bakımından davacı-karşı davalının davasının husumet ve esas yönünden reddi ile karşı davalarının kabulü ile dava konusu taşınmazın tapu
kayıt maliki adına olan tapusunun iptalini, davalının taşınmaza müdahalesinin önlenmesini, taşınmazın tamamının orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; 1) Asıl davanın kabulü ile 817.987,14.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacı …’e verilmesine, davalı … Yönetimi açısından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2) Karşı davacı … Yönetiminin davasının kabulü ile dava konusu Karamürsel ilçesi, Dereköy köyü eski 517 sayılı parsel içerisinde kalan 09/10/2015 tarihli fen bilirkişi raporunda; (A), (B) ve (C) harfleri ile gösterilen kısımların Ahmet oğlu Burhan Sökmen adına olan tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı-karşı davalı … vekili, davalı-karşı davacı … Yönetimi ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 13/09/2018 gün ve 2016/12634 2018/5591 E.K. sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “Davacının adli yardım isteği hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmeden, peşin harç ve ıslah harcı alınmadan yargılamaya devamla işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Bu itibarla mahkemece, öncelikle davacının adli yardım isteği yönünden bir karar verilmeli, adli yardım isteğinin reddi halinde; yürürlükteki harçlar tarifesi uyarınca dava dilekçesinde belirtilen dava değeri üzerinden nispi peşin harç ve ıslahla artılan dava değeri üzerinden ıslah harcını ödemesi konusunda davacılar vekiline usûlünce süre verilip harcı ödenen miktar üzerinden hüküm kurulması gerekirken, harcı yatırılmayan dava ve ıslah dilekçelerine değer verilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Ayrıca 3234 sayılı Kanunun 7139 sayılı Kanunla değişik 33. maddesinin 2. fıkrası uyarınca Orman Yönetimi harçtan muaf olmasına rağmen aleyhine harç yüklenmiş olması da doğru değildir. ” hususlarına değinilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu;
1-Asıl dava davacısının davasının kabulü ile,
(a)817.987,14 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak temlik alan davacı …’e verilmesine,
(b)Davalı … Yönetimi açısından pasif husumet yokluğundan davanın reddine,
2-Karşı davada davacı … Yönetiminin davasının kabulü ile,
(a)Dava konusu …. ilçesi, … köyü eski 517 parsel içerisinde kalan 09/10/2015 tarihli fen bilirkişi raporunda; (A), (B), (C) harfleri ile gösterilen kısımların … adına olan tapu kaydının iptali ile, orman vasfı ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapunun iptali ve tescil ile TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından tazminata konu 517 parselin 1956 yılında tapulama çalışmasında ……dına tapu kaydı uygulanarak, 12860 m2 yüzölçümü ve tarla niteliğiyle tescil edildiği, davacının taşınmazı taksim yoluyla 19/01/1981 tarihinde edindiği, taşınmazın tapu kaydına 2008 yılında “Devlet ormanıdır, satılmaz” şerhi konulduğu, eldeki davanın ise 02/02/2015 tarihinde davacı … tarafından açıldığı, dava açıldıktan sonra dosyadaki tüm alacakların …’e temlik edildiği, temlik alan tarafından ise dava ve ıslah harçlarının tamamlandığı anlaşılmıştır.
Davacı …’in murisinin arazi kadastrosu yoluyla edindiği taşınmaza 1981 yılında taksim yoluyla malik olduğu, taşınmazın kısmen yahut tamamen orman tahdit haritası içinde kalması halinde tapu malikinin mülkiyet hakkının kısıtlanacağı kuşkusuzdur. Bu durumda davacının kayden maliki olduğu taşınmazın orman sınırları içinde kalan kesiminin tapu kaydının iptal edilip orman niteliği ile Hazine adına tescili ve tazminat istemiyle dava açmakta hukuki yararı bulunmaktadır.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu
kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. – 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. – 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. – 2010/668 K. sayılı kararları). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Mahkemece dava konusu taşınmazın tahdit içinde kalan kısımlarının tapun kaydının iptali ile bu kısımlar için dava tarihine göre değer biçilerek davalı Hazine aleyhine tazminata hükmolunmasında yöntem olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Ancak eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulmuştur. Şöyle ki; çekişmeli 527 sayılı parselin tapu kaydında orman şerhi bulunmakta olup, mahkemece mahallinde yapılan keşif sonrasında düzenlenen bilirkişi raporunda taşınmazın (A), (B) ve (C) harfleri ile gösterilen bölümlerinin 1949 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan orman kadastrosuna göre orman sınırları içinde kaldığı belirlenmiş, fen bilirkişi tarafından ise yörede yaplan 22/a çalışmasında taşınmazın kısmen 206 ada 1 parsel, kısmen de 205 ada 1 parsel içinde kaldığı belirtildiği halde, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede yapılan 3316 tahdidine ilişkin belgeler yer almadığından, yine 22/a uygulaması ile oluşan tapu kayıtları ve uygulama tutanakları getirtilmediğinden, taşınmaz arazi olarak kabul edildiği halde, çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi mahkemece araştırılmadığından rapor denetlenememektedir. Kadı ki, 517 parselin 22/a uygulaması sonucu parsel numarası değişmiş olduğu halde hüküm kısmında yeni parsel numarası yazılmadığından, 517 parsel içerisinde kalan 09/10/2015 tarihli fen bilirkişi raporunda; (A), (B), (C) harfleri ile gösterilen kısımların tapu kaydının iptali ile, orman vasfı ile tesciline şeklindeki hükmün de bu haliyle infazı mümkün değildir. Ayrıca zirai bilirkişiden alınan raporda taşınmazın (A) bölümünde yer alan zeytin ağaçlarının bedeli 22.000 TL ile birlikte, (A), (B) ve (C) harfleri ile gösterilen kısımların toplam arazi değeri 795.987,13 TL olarak belirlendiği halde, mahkemece bu değere yeniden zeytin ağaçlarının değerinin eklenmesiyle oluşan 817.987,14 TL tazminata hükmolunması da doğru görülmemiştir.
O halde mahkmece öncelikle yörede yapıldığı anlaşılan orman kadastrosu, aplikasyon ve orman rejimi dışına çıkarma işlemlerine ilişkin işe başlama, işi bitirme, sonuçları askı ilan tutanağı, orman kadastrosu çalışma tutanakları ve orijinalinden renkli orman tahdit haritası, aplikasyon ve 2/B haritaları, 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi uyarınca oluşan tapu kayıtları ve uygulama tutanakları ilgili yerlerden getirtilmeli, bir orman ve bir fen bilirkişi ile davaya konu taşınmazın arazi olarak belirlenen niteliği itibariyle alanında uzman bilirkişiler huzuruyla yeniden yapılacak keşifte taşınmazın kesinleşen orman tahdit haritası içinde kalıp kalmadığı yönünde orman bilirkişiden rapor alınmalı, davalı yerin kısmen veya tamamen kesinleşen orman tahdidi içinde kaldığının belirlenmesi halinde arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla 2015 yılına ait çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilerek, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazların değeri hesaplanmalı, taşınmazın varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme tarihine göre tespit ettirilmeli, bu şekilde tahdit içinde kaldığından tapusu iptal edilecek taşınmaz bölümlerinin zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, tapu sahibinin oluşan gerçek zararının saptanarak oluşacak sonuca göre ve infazı mümkün şekilde bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz isteminin duruşmalı yapılması nedeni ile Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 2.037,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı Hazine ve Orman Yönetimine verilmesine 05/11/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.